12 Haziran 2015 Cuma

TEMPLE GRANDİN FİLMİ

8)TEMPLE GRANDİN

‘’Eksik değilim, farklıyım’’. Böyle söyledi Temple Grandin. Bir otizmli olarak onu çok iyi tanıtan bu cümle, belki de otizme bakış açımızı inşa etmelidir. Hatta belki, kendini sağlam olarak değerlendiren insanların, özürlü olarak tasnif ettiği insanlara bakış açısı tam da bu olmalıdır. Otizmli bir kadının hayatından parçalar alıp bizim görsel dünyamıza taşıyan film, aynı zamanda bizi onun çabalarına, acılarına ve başarılarına da şahit kılıyor.
Bebeklikten çocukluğa geçişte; yaşı ilerledikçe, gittikçe agresifleşen, dört yaşına kadar konuşamayan kahramanımız, annesinin onun öğrenmesi için gösterdiği büyük çabalara rağmen, tepkisizliğini sürdürür. Ona küçükken otizm teşhisi koyan doktor, artık konuşamayacağını ve akıl hastanesine yatırılması gerektiğini söyler. Fakat annesi bunu kabul etmez. Önce konuşmayı öğretir ona sonra da okula gönderir. Lisede Fen Bilimleri öğretmeninin ondaki muhteşem görsel zekayı fark etmesi, onun için bir dönüm noktası olur. Hem öğrenmesi kolaylaşır. Hem de kendini ıspatlamayı başarır. Böylece kendine güveni artar. Yaz tatilinde gittiği teyzesinin çiftliğinde ineklerle ilgilenmesi, onlara olan merakını artırır. İneklerin aşılanması için yapılan makine sisteminin içinde ineklerin rahatladığını fark edince, kendisi de bu makineyi kullanmaya başlar. Annesinin ısrarıyla başladığı üniversitede, yeni çevresine alışabilmek ve üniversite hayatının kendisine yüklediği stresten kurtulmak için, yatılı kaldığı odada, kendisi için, ineklerde kullanılankine benzer bir makine yapar. Fakat oda arkadaşının rahatsız olması ve psikoloğunun makineyi zararlı bulması üzerine, makine odadan atılır. O da üniversiteden kaçar ve teyzesinin çiftliğine döner. Teyzesinin ısrarlı girişimleri sayesinde ve yaptığı bir deney sebebiyle makineyi tekrar odasında kullanmaya başlar. Yeni oda arkadaşı olan görme engelli kızın da bu duruma rıza göstermesi; kahramanımızın sosyalleşmesini ve hayata daha sıkı sarılmasını sağlar. Derslerindeki başarısı artar. Mezun olurken yaptığı konuşmada, makinem olmasa bugünlere gelemezdim, der. Üniversite sonrası yükseklisans yapar. Çiftliklerdeki birçok kusuru fark eder. Sığırların kesim aşamaları ile ilgili birçok yeni taktik geliştirir. Dergilerde makaleleri yayınlanır. Sığırların ilaçlanması için bulduğu yöntem çok beğenilir. Sonunda bir profesör olan kahramanımız, günümüzde de otizm ve hayvancılık konularında dersler vermekte.
Bu tarz filmlerin hem çekilmesine hem izlenmesine çok ihtiyacımız var. İşlediği konu, gerçek yaşamdan alınmış hikayesi ve sıkıcı olmaması, filmi çok beğendiklerim arasına soktu.

FİLMDEN ÇIKARDIĞIM DERS: Birilerini eksik diye itham ederken neyi baz alıyoruz? Kendimizi mi? Peki biz neye göre tamız? Ne kadar tamız?