8)TEMPLE GRANDİN
‘’Eksik
değilim, farklıyım’’. Böyle söyledi Temple Grandin. Bir otizmli olarak onu çok
iyi tanıtan bu cümle, belki de otizme bakış açımızı inşa etmelidir. Hatta
belki, kendini sağlam olarak değerlendiren insanların, özürlü olarak tasnif
ettiği insanlara bakış açısı tam da bu olmalıdır. Otizmli bir kadının
hayatından parçalar alıp bizim görsel dünyamıza taşıyan film, aynı zamanda bizi
onun çabalarına, acılarına ve başarılarına da şahit kılıyor.
Bebeklikten
çocukluğa geçişte; yaşı ilerledikçe, gittikçe agresifleşen, dört yaşına kadar
konuşamayan kahramanımız, annesinin onun öğrenmesi için gösterdiği büyük
çabalara rağmen, tepkisizliğini sürdürür. Ona küçükken otizm teşhisi koyan
doktor, artık konuşamayacağını ve akıl hastanesine yatırılması gerektiğini
söyler. Fakat annesi bunu kabul etmez. Önce konuşmayı öğretir ona sonra da
okula gönderir. Lisede Fen Bilimleri öğretmeninin ondaki muhteşem görsel zekayı
fark etmesi, onun için bir dönüm noktası olur. Hem öğrenmesi kolaylaşır. Hem de
kendini ıspatlamayı başarır. Böylece kendine güveni artar. Yaz tatilinde
gittiği teyzesinin çiftliğinde ineklerle ilgilenmesi, onlara olan merakını
artırır. İneklerin aşılanması için yapılan makine sisteminin içinde ineklerin
rahatladığını fark edince, kendisi de bu makineyi kullanmaya başlar. Annesinin
ısrarıyla başladığı üniversitede, yeni çevresine alışabilmek ve üniversite
hayatının kendisine yüklediği stresten kurtulmak için, yatılı kaldığı odada,
kendisi için, ineklerde kullanılankine benzer bir makine yapar. Fakat oda
arkadaşının rahatsız olması ve psikoloğunun makineyi zararlı bulması üzerine,
makine odadan atılır. O da üniversiteden kaçar ve teyzesinin çiftliğine döner.
Teyzesinin ısrarlı girişimleri sayesinde ve yaptığı bir deney sebebiyle makineyi
tekrar odasında kullanmaya başlar. Yeni oda arkadaşı olan görme engelli kızın
da bu duruma rıza göstermesi; kahramanımızın sosyalleşmesini ve hayata daha
sıkı sarılmasını sağlar. Derslerindeki başarısı artar. Mezun olurken yaptığı
konuşmada, makinem olmasa bugünlere gelemezdim, der. Üniversite sonrası
yükseklisans yapar. Çiftliklerdeki birçok kusuru fark eder. Sığırların kesim
aşamaları ile ilgili birçok yeni taktik geliştirir. Dergilerde makaleleri
yayınlanır. Sığırların ilaçlanması için bulduğu yöntem çok beğenilir. Sonunda
bir profesör olan kahramanımız, günümüzde de otizm ve hayvancılık konularında
dersler vermekte.
Bu tarz
filmlerin hem çekilmesine hem izlenmesine çok ihtiyacımız var. İşlediği konu,
gerçek yaşamdan alınmış hikayesi ve sıkıcı olmaması, filmi çok beğendiklerim
arasına soktu.
FİLMDEN
ÇIKARDIĞIM DERS: Birilerini eksik diye itham ederken neyi baz alıyoruz?
Kendimizi mi? Peki biz neye göre tamız? Ne kadar tamız?
merhaba nilay hanım, nasılsınız?
YanıtlaSil